27 Nisan 2013 Cumartesi

Geri Dönüş.


Merhaba herkese.
Yeniden yeniden ve yeniden..
Aslında bakarsanız en son doğumgünümde ufak bir post attıktan ve ortalardan kaybolduktan sonra geri dönmeye yüzüm yoktu.
Belki hatırlamazsınız bile bu üşengeç kızı ama olsun.
Aylardır ortalarda yoktum.Şimdi geri geldim.
Çeşitli sağlık problemlerim vardı.Sizinle konuşamadım.Anlatamadım.Artık nasıl bir vakaysam ne yapsalar kar etmedi benim bünyeye.
Zaten o süre boyunca sanki yıllardır uyumamış  

gibiydim.Uyuşuk uyuşuk dolanıyordum.Yataktan kalkmaya mecalim yoktu. Yediğim serumun ilacın da zaten başı var sonu yoktu.Zorlu ama düşündürücü birşeydi benim için.
Halime şükretmeyi öğrendim sanırım ben günlük olarak gidiyorken benden daha kötü durumda olanlar vardı.Hele birde duvarlarına varana kadar nefret ettiğim düşünülürse hastanelerden gereksiz olduğunu anladım.
Hı bu arada Spot Işığını Arayan Kız'ı da unutmamak gerek.Sürekli yanımdaydı bedenen olmasa bile varlığını yanımda hissetmemi sağladı. Bu arada siz onun benim en yakın arkadaşım olduğunu biliyorsunuz öyle değil mi?
 Bal küpü gibi bir kızdır. Gerçek ben'i görebilen nadir insanlardandır.
O da bu aralar aşırı bir depresyon halinde bende. Sebeplerini onu okuyarak öğrenin benden değil. Ama ben hala ve hala Yeşil diyorum. Yeşil bizi diskoya götüüüür!
Facebook'ta azmettim başardım buldum bunları inceledim.Fotoğrafına bakmam yetiyor birinin  karakterini çözmem için.Daha bir sıcakkanlı geldi hem utangaç da sankii..Öyle yani neyse ben susayım Spotty konuşsun ;)
Aldınız dedikodu potansiyelini değil mi? Çuvaldızı kendime batırayım birazda.Şuan bende ondan farklı değilim.
 Şimdi efendim Elagöz var benim arkadaşım dediğim. (Yalan aslında yalan başlarda oldukça hoşlanıyordum çocuktan.Sonra muhabbetinin iyi olması dolayısıyla sadece arkadaşım diyerek çıkılması imkansız olan bölgeye aldım onu.)
Muhabbetimiz o kadar iyi ki kahkahalar atıyoruz konuşurken.Oldukça sakin ama eğlenceli,ağır başlı efendi bir çocuk.Ben gayet herkese davrandığım gibi sıcakkanlı doğal davrandım ona da.Eğlenmemizin asıl sebeplerinden biri buydu belki de. Derken bazen konuşurken bana göndermeler yapmaya başladığını ve imalarda bulunduğunu farkettim.Ama  aksini düşünmemek adına yine normal davrandım. 1 hafta konuşamadığımız bir zaman dilimi oldu ve ben arkadaşlarımdan biriyle bir ilişki yaşamaya başladığını öğrendim.Buraya kadar herşey normal. "Aşk olsun ben anasayfamdan mı öğrenecektim bu haberi insan söylemez mii hiç?!" diyerek hafif sitem edeyim derken bana "Seninle konuşmayınca bir haller oluyor bak ne yaptığımı bilmiyorum" gibi birşeyler söyledi. Zaten sadece 2 gün birlikte oldular.Daha doğrusu mesajlaştılar.Sonrası hep aynı. Ayrıldılar.
Üzüldüm.Gerçekten üzüldüm.
Hem arkadaşım adına hemde onun adına. Hele de Karamel'in hala ona birşeyler hissedebilme ihtimalini göz önüne alırsak..Gerçi inkar etti ve şuan hayatında yeni biri var gibi onun da ama bilemiyorum pek tabii..
Neyse biz konuya dönelim. Gerek Karamel ile ilgili gerekse normal günlük konuşmalarımızın dışında pek birşey sezmedim ima gibi..Taa ki bana bir tür ilan-ı aşkta bulununcaya kadar.. Karamel'den önce de aklında ben varmışmışım.
Üzgünüm arkadaş bölgesinden çıkış yoktur.Buna rağmen arkadaş kaldım Elagöz ile. İmaları görmezden gelerek sabit tutuyorum herşeyi.Sizce arkadaş bile kalmamalı mıydım? Ahh herşey benim şu iyi niyetli tarafım yüzünden.Bassana paparayı ne diye kendi kendini eziyete sürüklüyorsun değil mi?!
Sizi seviyorum. Öpüldünüz.
-Polly.



22 Kasım 2012 Perşembe

Doğumgünüsü.



Kusurlarımı seviyorum.Darılınca suratımı asmayı,canım sıkıldığında sebepsizce bağırmayı,kıskançlık krizlerimi,normal olmamayı seviyorum.Sadece canımın istediği şeyleri yapmayı,yalnızlığımı,bazen düşünmediklerimi birden söylemeyi,bazen herşeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı.Öfkelerimi,kızınca küsmeyi,heyecanlarımı.Deliler gibi gülmeyi..Benden iyi olduklarını düşündüklerimi -ki yok-  :) Ukalalığımı,vazgeçislerimi,karakterimi,bazılarını haketmediği halde sevmeyi,içimdeki çocuğu,beni seviyorum.İyi ki varım.İyi ki ben benim! Ve iyi ki doğdum :)






14 Kasım 2012 Çarşamba

Vize=Bol Kahve+Uykusuzluk.

Çok mu çok oldum? Çok mu boş bıraktım burayı ben?
I'm sorry. I'm really really sorry anacım ya valla bak.
Uzak kaldım. Uzak kaldığım  zaman boyunca içim içimi yedi.Giremiyorum da. Girsem de  hop pat şak birşey oluyor anında geri çıkıyorum. Bakamadım buraya.
Vizelerim var benim. Böyle dıdının dıdısını soran hocalarım var.Vize haftası gelince  otomatik olarak beyin patlatma dönemine girdik resmen.
Üst sınıflardan geçen senenin sorularını ve notlarını,hocalardan ipucu alabilmek için bir taraflarımızı yırtıyoruz.
Ders notu,çalışma kağıtları,kalemler her yerde. Önüm arkam sağım solum çaprazım istila edildi nefes alamayacak duruma geldim.
Şu bir hafta boyunca sanırım uykuya aşık olan ben hatta uykuyla gayet ciddi düşünen ben sadece 1-2 saat uyuyabileceğim.Hatta onu bile yaparsam nimetten sayacağım o minnacık zamanı.
Aramıza kara kediler giriyor büyük aşkım!
Ulan bende Polly isem vizelerden sonra 2 gün boyunca yataktan çıkmayacağım. Pofuduk pofuduk giyineceğim birde sıcacık yatağımla başbaşa takılacağım!
Zincirleyeceğim kendimi. Hatta uyku ilacı içip günlerce uyuyacağım.
Şuan  ayaktayım ayakta olmasına ama sadece 25 dakikalık bir göz dinlendirme ile yazıyorum bunları.
Saçmalarsam affola yani!
Uykusuzluk vize haftasının ana teması olunca yan tema ve yardımcı karakter olarak araya kahve giriyor.Kahveyi çok çok çok çok çok seven biriyim.Her gün mutlaka kahve içerim,içmesem duramam ama el insaf  böğüreceğim artık kahve görmek istemiyorum!
En nefret ettiğim şey haline geldi resmen şu bir haftada.Ayakta durabilmek,sınava yetişebilmek,sınavda uyumamak için günde 4 kahve içilir mi salak ben!
Her gün düzenli olarak yaptım bunu sırf uyumayıp çalışayım diye. Allah benim belamı vermiş de ben farkında değilim.
Neyse ki sadece ve sadece 2 sınavım kaldı. Ama en önemlileri! AKTS'si en yüksek olan derslerim. Geçme notu da 65 olunca  sıkıyorsa çalışma tabi.
2 gün sonra  eski şeker Polly'niz olarak geri geleceğim. Depresyonun dibini gördüm bu hafta. Herkes de bir vize telaşı,vize umutsuzluğu,sitemler olunca otomatikmen  bari ben neşeleneyim dedim.
Sadece 2 gün diyorum.Sabır diyorum kendime. Bitti bitiyor az kaldı.
Ruh halim bu hafta böyle anlatacak söyleyecek pek birşeyim yok hayalet gibiyim çünkü.
E o zaman bir sonraki postta görüşelim mi ??
Sizi seviyorum!

-Ah bu arada izleyici sayısında bir artış mı olmuş sanki??? :) Gördüm sizi. Görmedim sanmayın.Dikkatimi ilk siz çektiniz. Hoşgeldiniz diyoruum :)

xoxo

28 Ekim 2012 Pazar

O Biiiiiiiiiiiir.....


Mavi Jeans favori markalarımdan biridir benim. Hatta Kıvanç Tatlıtuğ'u kampanya yüzü seçtiği ve tüm mağazalarını onun afişleriyle donattığı zamandan sonra daha bir favorim olan markadır.
Oradan aldığım hiçbir şey için pişman değilim. Yine olsa yine yaparım!
Zamanında az saymadım paracıklarımı.

Ve yine tam olarak bugün mağazadan içeri girerken gördüğüm şeyle gözlerim faltaşı gibi açıldı. Hatta ufak çaplı bir küfür bile savurmuş olabilirim. Ulan Francisco Lachowski afişleri vardı! (Bu arada yandaki fotoğraf çekim öncesi hazırlıklardan sanırım).
Yuh dedim kendime.Gündemden böylesi nasıl uzak kalmıştım.
Bön bön afişlere bakıp durdum tabi
.Ay hele birde  Mavi'nin sorduğu bir soruyu cevaplayan bir hayranla buluştuğunu öğrenince içime bir hüzün çöktü ki...Lanet ettim kendime.
Ben olmalıydım o! O şanslı yelloz yada veled ben olmalıydııım yahu!

Böyle Francisco'mun yanaklarını kangren edene kadar sıkacaktım ya da o beni gördüğü ilk anda "Dış görünüşün ne önemi var ben buldum aşkımı" deyip beni kaçıracaktı sonra biz Paris'te evlenecek mutlu mesut yaşayacaktık. Tabi o modelliği bırakacaktı bende nihahaha modunda dolanacaktım. Elalemin yellozlarının kocama bakıp bakıp iç çekmelerini istemem yani üzgünüm.

Francisco Lachowski benim şu zamana kadar gördüğüm  felaket sempatik ,yakışıklı varlık.
Kendisi yanılmıyorsam 92 yada 91 doğumlu.Yani yaşlarımız hemen hemen aynı bir mani yok aramızda aşkım.
Brezilyalı.Ben zaten Brezilya'yı da çok severim tatillerde hep giderik senlen olma mııı  :(
Böyle insanın gördükçe bağrına basıp "Yivruuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuum" diyesi,"Bu da insan mı yaaa" diye sövesi geliyor.Baktıkça bakası geliyor insanın.Uyuşturucu gibi.Bağımlısı olunur yani.

Afişin önünde bön bön öyle uzun zaman dikilmişim ki görevlinin biri gelip beni dünyaya döndürdü.
"Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?"
"Ben bir Francisco Lachowski istiyorum.Verebilecek misiniz ki?"
Evet bunu cidden söyledim.Yanımdaki arkadaşımın gözlerini büyütüp kahkaha atmasının ardından bunu söylediğimin farkına vardım ne yazık ki.
Kendi kendime çemkirmeye başladım sonra. Arkadaşım kurtardı Allahtan, bakınıyoruz öyle imajı çizerek..
Ben bakınıyorum bakınmasına ama aklım acaba bu afişlerden birini kaçırabilir miyim ki diye tilki tilki planlarla meşgul..
Bir güzel alışverişimi yaptım kasaya yöneldim ki bana "Çok şanslısın sen Polly mübarek insansın valla" dedirten birini gördüm.
-Ne yazık ki sanılan kişi değil.Olsaydı keşke.Böyle bayılmış numarası yapmama gerek bile kalmazdı..Gerçekten bayılırdım.Ayılınca gördüğüm yüz o olurdu filan böyle...Ehem neyse-
Buradaki bir alışveriş merkezinde yine Mavi Jeans'te mağaza şefliği yapan arkadaşım çarşı şubesine geçmiş ve bana sırıtmakla meşgul..
Yeminle Allah'ın sevdiği kulum ben.Valla.
Kaç aydır da görüşmüyoruz ya öyle ayaküstü gayet güzel bir sohbet ettik falan filan derken asıl niyetimi belli ettim.Yüzsüzlük foreveeeeeer.
"Erhan bana bak bu afişlerden size çok gelmiştir değiştirip değiştirip sunarsınız siz millete kesin.Nereye sakladıysanız çabuk getir bana bir kaç tanesini.Seni varya yemin ederim gebertirim getirmezsen.Yüzümü göremezsin.Valla Ayça'yı ayarlamam sana!Ama getirirsen valla söz veriyorum yemek ayarlarım hihihihihi" dedim. Erhan kahkahayı patlatıp demesin mi "Bende ne zaman söyleyeceksin diye bekliyordum"
İşi şakaya vurup abarta abarta da tehdit etmiştim çocuğu.Aslında vermeyeceğini bildiğimden yapmıştım. Ama depodan Mavi poşeti içinde posteri getirmesin mi bana! Gözüm döndü bir an..Oha dedim. Hiç beklemediğim -tamam belki umudum vardı- birşeydi yaptığı...
"Seni varya seviyorum abiciiik yaa" diye boynuna atladım. "Vıcık vıcık of Polly dur allasen"
Gözüm dönmüştü bir kere.O sevinçle bir posta daha birşeyler alıp arkadaşımın müşteri vizyonunu geliştiriverdim.Sayemde umarım accıııık fark işlerler maaşına.
Ben resimde gördüğünüz sevimlilik abidesi kadar tatlı gülemiyorum ama en az  o kadar mutlu bir gülümsemeyle ayrıldım oradan.
Çok sevindirik oldum.
Yere göğe sığamıyoruum.

-Bu arada siz de farkettiniz mi bilmiyorum ama ilk resimde fazlasıyla Çağatay Ulusoy'u andırıyordu. Ya da ben benzettim.Peh.Çağatay Ulusoy halt etmiş Francisco yanında. Onda bu sevimlilik yok.Kazulet gibi adam. Zaten hiç sevmem Çağatay Ulusoy'u da.
.
-Diyeceksiniz ki bu kız sapık mı hep çıplak fotoğraflarıyla koymuş çocuğu. Gözünüz azıcık bayram etsin diye yaptım valla bak.Böylesi bulunmaz Türkiye'de. Sırf sizi düşündüğüm için bayram şekeri tadında giflerini yükledim.

Senin o başındaki seni ibibiğe döndüren tuhaf şey olıyım Franciscoooooo! Haiiiyy tipe bak.
Allahım sen biliyosun konuyu. Amin.Amin amin.


Daha fazla sapıklaşmadan gidiyorum.Görüşürüz sonra. :*

26 Ekim 2012 Cuma

Para Vercen mi Abla?


Benim için bayram demek tıka basa tatlı yiyebileceğim(şekerpare olursa çok minnettar kalıyorum) ve sarmalara dadanacağım günler topluluğu demek.Önüme tencereyle sarma koysan "Daha yok mu bu kadar mı yaptınıız tüüü" diyecek kadar gözüm döner.Tatlı krizine girerim. Sonra da "Oha şiştim ya nasıl vercem bu kiloyu ben?" derim.Bir gün sonra o da geçer.
"Can boğazdan gelir" diye çok sevdiğim bir atasözü vardır.İşte herşey bu atasözünü öğrendiğim güne dayanıyor.Ben o yüzden böylesine şiştim.Homini gırtlak yersem bu olur -.-
Ben öyle bayram ziyaretlerini de pek seven bir insan değilim.Hiç hoşlanmam hatta.Ama söz konusu gidilecek yer benden büyük biriyse el pençe divan şeker kız candy bakışlarım eşliğinde gidiveriyorum.
Dedem ve babaannem vefat ettiği için gidilecek tek büyük anneannem oluyor.Onu da öyle severim ki anlatamam.Hatta onda kalmayı çok çok çok seviyorum.
Ama diğerlerine gelince sıra işte hala amca dıdının dıdısııııı filan falan öyle bir kasıyorum ki kendimi böyle zamanlar o yediğim güzelim tatlı ve o serçe parmak sarmalar bile benle konuşur duruma geliyor.Ve genellikle bizimkilerin eşliğinde gittiğimde söylenen -bizzat bana söylenen- şeyler şunlar:
-Uzamışsın sen. ( 1.70lik boyum var ayıptır söylemesi.)
-Zayıflamışsın sen.(Senin o yanaklarını sıkıveririm la ben oyy cınım yaaaa )
-Kilo almışsın sen. (Pis cadı.Sen beni hiç sevmezsin zaten.Sende buruşmuşsun ben sana birşey dedim mi ha dedim mi???!!!! )
-Büyümüş,kocaman olmuş. ( Saksı değilim ben ^^ :) )
-Okul nasıl gidiyor? (Bayramın klasikleşen ve insanların beni görünce akıllara gelen ilk sorusu )
-Sevgilin var mı ? (Bir diğer çetrefilli soru.Yok anacım yok.)
-Ehehe sen sevgili yapmışsındır.(Asla inandıramazsın.Bir tarafını da yırtsan inanmazlar.Onlardan sakladığını düşünürler)
-Saçlar uzamış. (Ehe yerim laa ^^ )
-Aman da kimler gelmiş. ( Ayyyyiii ben geldiiim diye asla cevap vermediğim soru.Söylendiği an  nereye düştük la biz der gibi bakarım)
-Baklavanı bitirsene,çok güzel. (2. tabak tatlıyı verirken....ben kendimden geçiyorum o sıralar..Öyle büyük bir baklava dilimi olamaaz lan!)
-Onun çocuğu nereyi kazanmış? ( Ta-taaaaaaaaa.Kıyaslama zamanı.Ama benim bölümüm diğerlerini döver ehehe )
Siyasi konular. (Bööööööö.)
Çay. ( İllallah dedirtir)
İyi akşamlar,tekrar iyi bayramlar.(Yaşasın lan eve gidiyoruuuuuz duygusu.)
Görüşürüz,hoşçakalın. ( Bir dahaki bayrama kadar asla görüşülmedi)
Hiç sekmez bunlar.Sürekli farklı kişiler tarafından söylenirler ve adamda dejavunun böylesiniii.......... dedirtirler.
Gelelim diğer konuyaa...Bize gelen misafirler.Hah işte.Saç baş yoldururlar adama.
Amcamın bilmem nesi gelecekmişmiş.Eeee napalım gelsinler dediğimde annemin bana bir bakışı var ki sanırsın evde biriyle basmış.Kadının gözleri ateş saçıyordu mübarek.
Sevgili annem beni cici kız olmam için uyardıktan ve bana elbise giy elbiseee diye talimatları verdikten sonra sıkıyorsa hazırlanma Polly.
Neyse efenim geldiler bunlar..Anne baba ve 3 veled. Ayyiii çikolata almışlar la deyip kendi kendime hemen mutfağa götürdüm tabi annemin bakışları tepemdeyken.
El öpme merasimi filan sonrası..Veledin bir tanesi gelip elimi öpmesin mi?? Böyle şok oldum kaldım."Yavrucum napıyorsun sen çocuğummm deli misin nesin yaşım başım kaç benim lan bebee! " deyip saçını başını yolamadığımdan  "Ahahaha ne sevimli ya" demekte ve veledin saçlarını karıştırmakta buldum çareyi. O da anlamış mı bilmem damarıma basıveriyor illa. " Para vercen mi ablaaaa?" Gözüm seğirmeye falan başladı. Sen kimsin de sana para vereyim sevimsiz yaratık seni! Pis bücür. Canavar! Gelmişsin 13 yaşına hala para istiyor edepsiz!  "Canım yaa"  Dişlerimin arasından çıkan tek söylediğim şey bu oldu. Annemin kaş gözüyle birlikte cüzdanımı alıp da para vermek mecburi görev olmuştu artık.
"Bozuk para versem amma dumura uğrar dur la veriyiiiiim" diye düşünürken  yine anneciğimin gözleriyle karşılaştım. Gitti 10 tl. En çok ona üzüldüm. Çocuk baktı baktı baktı. Sonra paraya baktı. "Bu kadar mı?" dedi.  Çektim kenara. "Bana bak veled sus.Görüp görebileceğin en büyük bayram harçlığı o senin.Bozuk para vermediğime şükret" dedim. Çocuk gülümsedi. Bende  hahahah zaaaafer der gibi bir ifade takındım yüzüme.Annem köşedeki koltukta gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Sonra işte efenim bir koyu sohbettir aldı gitti. Servis yapma derdiydi şuydu buydu. Ve evet yine ben yaptım servisi. Ki nefret ederiiiiiiiiiiiiiiiiiiiimmm! Zar zor ve kazasız belasız  servisleri yaptım ama çok becerikliyim.
Sonra başladı bbir çay muhabbeti.Ve yukarda yazdıklarımın aynısı çay muhabbeti esnasında yine tekrarrrrrr tekrarrrr tekrarrrrr söylendi durdu.
Bir köşede saksı gibi durduğumu farkettim sonra. Zar zor dayanmışım gerisine karışmam diye düşünüyordum. Siz gitmezseniz ben giderim la bakışı attım hepsine. Ama dile döktüklerim şeker bir gülümsemeyle "İzninizle benim ders çalışmam gerek.Bayramın hemen ardından vizeler var da...Kusura bakmayın noluur"  oldu.
Odaya kaçtığımda kendi kendime gülmeye başladım. Deli miyim neyim anlamadım gitti. Hoff çok zor şu misafir ağırlama falan.Özellikle bayramda çekilmez dert.
Ama sizi seve seve ağırlayabilirim.Buyrun gelin söz veriyorum bunların hiç birini yapmayacağım. :*
Öptüüüm :*

25 Ekim 2012 Perşembe

Uçarım Sevinçten..

Size birinden bahsetmek istiyorum.Benim için oldukça önemli biri."Öyle uzaktaan uzaaktan hiç yorulmaaadann" denen,uzak mesafe aşklarını kaldırıp atın bir tarafa.Bu uzak mesafe dostluğu.
Yaklaşık 3 yılır tanıyorum onu.Ama beni böylesi güldürebilene rastlamadım.Kilometreler yok bizim aramızda.Sürekli dipdibeymişiz gibi zaten.
Birbirimize sürekli sataşırız.Kahkahalarımız,üzüntülerimiz,sinirlerimiz,hatta triplerimiz bile çok benzer birbirine.Öyle büyük bir kavgamız hiç olmadı.Vurup kırmadık da.
Çevrimdışı oluruz yada surat asarız genelde. Ki o hallerimiz bile yerlere yatırır adamı.
Gece bloguna baktığımda gördüm.Asla yapmadığı birşeyi yapmıştı.Benim için.Ben böyle birşey söylemememe rağmen.
Tuhaf hissettim.Çok ama çok sevindim.32 diş gülümsüyordum.Böyle anlatılamaz birşeydi benim için.
Ve evet onun dediği gibi ara sıra yazdığımda ona birşeyler gönderir fikrini alırdım.Okurken çok eğlendiğini söyler bana blog açmam için baskı yapardı."Yok artık daha neler ahahahaa hayır ya" ile başladım."Bilmem ki?!" ile devam ettim."Ay tamam ya açarız nolucak " dedim dedim dediiim.
Ve hooppa! Buradayım.
Ve aslında ben hiç eğlenceli biri değilimdir.Komik olduğumu da hiç düşünmem bakmayın siz onun öyle söylediğine.Asıl o benden beter. Brütüslük yapma be Brütüs!
Yaşadığımız,yaşayacağımız herşey için...Teşekkürler Spot Işığını Arayan Kız.
(Evet ben onu gördüm.Telefonda konuştum.Fotoğraflarına baktım çatlayın bre! Siz meraktan çatlayadurun ben keyif kahvemi içip geleceğim.)
Az önce çok saygıdeğer blogumun ayarlarıyla oynarken -ki bana çok acayip zevk veriyor böyle absürd şekillere sokup sokup normale döndürüyorum- ve yine Spot Işığını Arayan Kız'ın benim için yaptığı şu şeker mi şeker bannerı yerleştirme çabalarındayken sosyal ağ profillerimden birinden (sosyal ağ deyince çok havalı oluyor falan ama bildiğiniz facebook yani abartacak birşey yok) bana "yorum gelmiş" dedi.
Durdum düşündüm.Yorum atacak kadar manyakmış demekki beni bile geçmiş yahu her kimse dedim.
Beklemediğim birşeydi.Tamam belki azıcık ego yapmış olabilirim.
Birazcık mı?  Evde  battaniyeyi boynuma bağlayıp superwomanım oğlum ben diyesim,çığlık çığlığa bağırasım bile geldi.Ama yapmadım.

"Ayyyiiiiiiiiii"
Sadece çığlık attım sevinçten. Tabi annemin odayı basması bir oldu.Yorum gelmiş ayy yerim ya la dedim. Ve annemin tepkisi "Uf salak bu kız" oldu. Anlayamadın sen beni zaten hiç! İki gram sevinecektim ben şurda onu bile çok gördü.
Beni böylesi sevinçten çıldırtan,deliye döndüren ilk yorumu attığı için Zombi'ye ne desem acaba?
Şimdi diyeceksiniz bu kız manyak mı sevindi alt tarafı yorum.. O yorum alt tarafı bir yorum değildi benim için.
İlk izlenimler her zaman önemlidir derdi dedem.
Bir kere sevdin mi zaten hep seversin ama  hoşuna gitmiyorsa sonuna kadar hoşuna gitmez bence.
Üstelik ben öyle düşüncelerini aktarmayı seven bir insan da olmadığım için ve blogu da tereddütle açınca böyle oluyor.
Hiç bir zaman insanlara kendimi sevdirmek gibi bir çabam olmadı.Çünkü ben asla onların olmamı istediği kız olmadım.
Her neyse..
Mutluyum huzurluyum.Ve sizleri seviyorum.

Ve bu arada unutmadan iyi bayramlar diliyorum hepinize. Sevdiklerinizle birlikte mutlu bir bayram geçirmeniz dileğiyle.
Öpüldünüzzz :)


23 Ekim 2012 Salı

İmdat Palyaço!

Şu yazıyı yazmak benim için en zor şeylerden biri. Hatta ve hatta o gifleri ekleyebilmem bile benim için ayrı bir beceri sayılabilir.Iyyy  baktıkça tüylerim diken diken oluyor ya.
En nefret ettiğim şeydir benim palyaçolar.O tuhaf ucubik yaratıkları sevimli bulanları da hiç anlamam zaten. Gördüğüm yerde gözlerimi büyütürüm korkuyla bakarım.
Çığlık atasım filan gelir hiç hoşlaşmam kendilerinden.
Bugün dolaşırken bir mağaza açılışına ve ne yazıkki palyaçolara denk geldim.Ki açılan mağaza da benim sevdiğim bir markaya aitti.Sevimli sevimli hareketleriyle ilgiyi üzerlerine çekmeye çalışıyorlardı.
Acilen oradan uzaklaşmalıyım bunların öğle yemeği olamam ben yavaaaş yavaş aradan süzüle süzüle çaktırma derken nasıl yaptıysam nasıl becerdiysem o aceleyle kendimi kaldırımda secdeye kapanmış buldum.Çaktırmadan demiştim di mi? Hıııııııııı hiç çaktırmadım.
O korkunun üzerine eyvah rezil olduuuumm paniği de eklenince- ki ben çok sakarımdır aynı zamanda- seyredin cümbüşü. Utanmasam ağlardım.
Amaan dedim banane gülen gülsün olamaz mı insanlık hali yani nolmuş ki diye kendimi teselli edip cool bir havaya bürünüp zengin kalkışı yapayım dedim. Allah beni kahretmesin! Kalkmaz olaydım! Hatta japon yapıştırıcısıyla yapıştırılsaydım da kalmasaydım! Gözüm kör olmasın!! 
Kalktığımda dibime girmiş o canavarvari şeyi gördüm.

Gözlerim büyüdü,böyle dünya dönüyoooooooğrrr moduna girdim.O korkuyu tarif bile edemem size. Ama hiç beklemediğim birşey oldu. 
O ucubik yaratık baklava tadında bir sesle bana "İyi misiniz?" dedi. Benim gözler daha çok büyüdü..Cevap veremedim.Ama planlar yapıyorum kafamda "Çantayı indir kafasına kızım soran olursa bana saldırmaya kalktı canıma kastı var falan dersin" gibisinden.
Hiçbir şey olmamış gibi davranma mekanizmam devreye girdi ve ben kendime zor da olsa geldiğimde yaratığın maskesini çıkardığını farkettim. Az önce korkudan geberen ben umrumda değilmiş gibi davranıyorum..Hııı tabi kimi kandırıyorum?Hala ödüm patlıyor! 
Tekrar baktığımda farkettim aman yarabbi o ne öyle! Dışı seni içi beni yaktı yaratığın. O maskenin altından böyle Yunan tanrısı gibi bir çocuk çıkmasın mı! Saçlar hafif kıvırcık,gözler yeşil... 
Çocuğu kolundan tutup yürü oğlum yürü evlenmeye gidiyoruz dememek için zor tuttum kendimi. 
Şöyle bir hayal ettim de hayali de güzel hani. Böyle evli mutlu çocukluuuuu takılırdık Demet Akalın ablamızın da dediği gibi. 
Ben böyle absürd düşüncelerimdeyken o konuşuyor ama böyle ağır çekimden alıyorlar sanki konuşmasını. 
"Gerçekten iyi misin?Kötü düştün?Merak ettim." dedi.
 Ay sen merak edeceksen ben hep düşerim canım yaaaa diyemedim tabi.
Zaten rezil olmuşum bir de çocuk sapık sanmasın.
"İyiyim teşekkürler" diye birşeyler gevelemiş olabilirim emin değilim.
Ben o sırada düşünemiyordum,gözlerim fazla meşguldü.
"Sana yaklaşınca çok kötü oldun yardım edecektim sadece" dedi.Al işte al,al sana rezillik açıkla durumu hadi açıkla! 
"Şey...Palyaçolardan pek haz etmem" diyebildim. O ise öyle bir güldü ki sanırsın  dünya durdu  herkes gitti kayboldu ortadan bir ikimiz kaldık.
"Imm anlıyorum" dedi ama gülmemek için kendini zor tuttuğu belli oluyordu.Bende rahatlayıp gülmeye başlayınca daha çok güldü.
En son kendini tanıttı falan filan.
Bende laf olsun torba dolsun diyerekten muhabbeti kurdum ama  hala elinde tuttuğu maskede gözüm. Canlanıp korkutacakmış sanki böyle ıy!
Orada yeterince rezil olduğumun ve fazlaca oyalandığımın farkına varıp mağazayı dolaştım ve çaktırmadan gittim. 
Belki bir aşk masalının başlangıcı olabilirdi olanlar bunu şuan anladım.Salak kafam! 
Hoşçakal Yunan tanrısı!Hoşçakal lanet olası palyaçonun içindeki cevher! Belkii.. Birgün... Dırırırııııım.
"Elbet birgün buluşacaaaağız bu böyle yarııııım kalmayacaaak"
Kendimi jiletlemeye gidiyorum,geleceğim.